ERMENKLİ NACİ KESKİN’ni analım, kişiliğini, hizmetlerini genç
kuşaklara ve hemşehrilerine hatırlatalım düşüncesi ile bu yazıyı kaleme aldım.
Naci Keskin’i
baharın ilk ayı olsa da, kışın en yoğun olduğu bir ayda, 10 Mart 1987
tarihinde, abartılmayacak kadar çok karın yağdığı ve haftalarca yerden
kalkmadığı ve çocukların okullarına gedemediği bir zorlu bir kış gününde onu
kaybettik.
ERMENEKLİ NACİ KESKİN ( 1921- 1987 )
O KESKİN
COLOR’un kurucusu, başlangıçta o bir Fransızca öğretmeni, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Fransızca Bölümü’nden mezun, Kars’ta, Ermenek’te ve İstanbul
Pendik Lisesi’nde öğretmenlik ve yöneticilik yapmış çok değerli bir şahsiyetti.
İyi bir avcı, avcı olduğu kadar iyi de bir fotoğrafçı, sonraları turistik kitap
yazarı ve çevirmen, yerine göre yönetici, yerine göre inşaatçı, yerine göre
hobi olarak tarım uğraşıları olan aktif, üretken ülke kalkınmasına omuz veren
ender kişilerden birisiydi.
Ele avuca
sığmayan hareketli, dinamik, yaratıcı bir özelliği vardı. Ben kendini Adapazarı
PTT’si önünde Lisede okuduğum yıllarda bayram tebriki satarken 1964 yılında
tesadüfen tanıdım( 1 ). Benimle çok ilgilendi ve İstanbul Pendik Lisesi’ne
naklimin yapılmasına vesile oldu. Henüz daha Keskin COLOR firması kurulmamıştı.
Çektiği güzel manzaraları ve kentlerin güzel görünümlü yerlerini renkli
kartpostal olarak bastırıp satıyordu. Türkiye’de bir ilk olmasa da ilkler
içinde önemli bir yere sahip olunca kardeşi Abdullah Keskin ile birlikte
şirketleşerek işi büyütme yolunda 1965 yılında önemli bir adım attılar.
Sonradan çok önemli bir marka hâline gelen KESKİN COLOR Limitet Şirketini
kurdular. Ben bu yazımda Keskin COLOR’dan çok 10 Mart 1987’de 66 yaşında, tam
33 yıl önce kaybettiğimiz Naci Keskin’i genç nesillere/Taşeli çocuklarına
tanıtmaya çalışacağım.
Naci KESKİN,
aktif, hareketli, iş üreten, ürettiği işi başkaları ile paylaşan, eleştiriyi
dikkate alan, yaptığı işten haz duyan bir büyüğümüzdü.
Yakın ve uzak
çevresi ile onun kadar yakından canı gönülden ilgilenen ikinci bir adam
tanımadım. Kardeşi Abdullah Keskin ile birlikte kurdukları kartpostal ve
turistik kitap üreten matbaalarında çalışanların çoğu yakınları ve Ermenek
kökenli insanlardı.
İş hayatında
ve özel hayatında coşkusunu sevincini yakınları ile paylaşır ve mutlu olurdu.
Onun bulunduğu yerde, coşku, sevinç, güven hiç eksik olmazdı.
İş yerinde
hiçbir zaman patron olmadı, herkes Naci Ağabey derdi. Herkes onu sayar,
severdi. Çalışanları ile bir baba ve evlat gibi mesai yapardı. Samimi idi,
insanlara güvenir ve insanlar da ona fazlası ile güvenir ve bağlılık duyardı.
İsrafı
sevmezdi, bir paket kâğıdını ve ipini defalarca başka diğer işlerde de
defalarca kullanırdı. Biz onun işteki tutumlu davranışını kendi işimizi
kurduktan sonra daha iyi anladık ve biz de aynısını uygulamaya özen gösterdik.
Çektiği
Ermenek ile ilgili Tekeçatı ve Değirmenlik fotoğraflarından yaptırdığı
kartpostalları Türkiye genelinde on binlerin elinde dolaştı. O fotoğrafla
ilgili olarak “İş makinede değil, makinenin arkasındaki adamda” derdi. Güzel
bir manzara resmini çekmek için saatlerce, bazen günlerce iyi bir pozisyonu
yakalamaya çalışırdı. Aceleci bir yapısı olsa da fotoğraf çekimi konusunda
oldukça sabırlı, metanetli, deneyimli avını bekleyen bir avcı pozisyonunda
olurdu.
Ermenek’i ve
Ermenek’e özgü yemekleri çok severdi, batırmaya dayanamazdı. Batırmaya buz
koyarak yemeyi onda görmüştüm.
Zaman zaman
Ermenek’te avcı arkadaşları ile buluşur ava gittikler de olurdu. Dr. Mehmet
Sönmez, İlhan Gür, Balkusanlı Naci, Av. Nuri Elmalıbahçe, Tahir Esin, Necati
Atalık… ve hatırlayamadığım diğer dostları ile yatılı olarak Ermenek
Yaylası’nda ava çıkar İstanbul’un iş hayatından biraz olsun uzaklaşırdı.
“KESKİN
COLOR” firmasının kartpostallarının ve arka yüzündeki Türk bayrağını simgeleyen
amblemi Türkiye’yi bütün dünyaya tanıtmıştır. Naci ve Abdullah Keskin’in
ürettiği turistik ürünler ülkemizin tanıtılmasında birinci derecede önemli rol
oynamışlardır. Yalnız dışarıda değil içerde de tanıtım ve eğitim materyalleri
olarak kartpostallar ve slaytlar okullarda en çok kullanılan araçlar ve
gereçler arasında yer almış; güzel yurt köşelerinin tanıtılmasıyla da dış
turizme olduğu kadar iç turizme de büyük katkı yapmışlardır. Yurdumuzda ve dış
ülkelerde ülkemizin tanıtım konusunda birinci derecede rol oynadığını yazmam
abartı değil ciddi boyutta bir gerçektir.
Naci Keskin,
öğretmenlik hayatında olduğu gibi iş hayatında da iyi bir yönetici idi.
Çalışanlar, o iş yerine gelince yapmacık davranışlarda bulunmazlar, aksine onun
yaydığı olumlu hava ile daha iyi işe sarılırlar pozitif enerji alırlardı.
İşte biz 29
kişi, başta rahmetli İlhan GÜR’ün gayretli çalışmaları ve çabaları olmak üzere,
ERÇEV’i, Naci ve Abdullah Keskin Kardeşlerin İş Hanı olarak yaptırmış olduğu
“KESKİN HAN” da kurduk. ERÇEV, orda palazlandı ve büyüdü. Naci Keskin şimdi
mezarından kalkıp gelse ERÇEV’in Taşeli Yöresi’ne verdiği eğitim hizmetlerini
görse uçarcasına sevinir ve mutlu olurdu.
Biz onu kışın
en yoğun yaşandığı ve karın haftalarca kalkmadığı bir İstanbul sabahında 10
Mart 1987’de beklenmedik bir zamanda kaybettik. Bugün ERÇEV varsa mutlaka
temelinde Naci ve Abdullah Keskin Kardeşler vardır. Her ikisinin da ruhu şad
olsun.
03.03.2020
Hasan ŞİMŞEK
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.