Pandemi’den beş ay önce yarım kalmış bir kitabımı yazmaya
başlamıştım. Pandemi boyunca bugüne kadar aralıksız sabır ve metanetle arlıksız
çalıştım ve eseri ( Bir iletişim Dehası Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK) basılacak
hâle getirdim. Daha önce okumuş olduğum kitapları yeniden gözden geçirip
okumaya çalıştım. AB giriş süreci içinde bir VAKIF, Ders kitaplarındaki
özellikle sosyal bilgiler kitaplarındaki diğer dinleri ve ırkları aşağılayıcı,
rencide edici sözcükleri ayıklamalarımızı istiyorlardı. Ders kitaplarından ayıklanacak
sözcüklerin ölçütlerini sordum, net bir şey söyleyemediler. O sıralar
Cağaloğlu’da ünlü bir yazar ve yayıncı olarak adım geçiyordu. Bu nedenle beni
de davet etmişlerdi. Yaptığım
çalışmaların ve hazırlayacağım raporun değiştirilemeyeceği garantisini istedim,
telefonda konuştuğum kişi garanti
konusunda bana bir şey söyleyemedi, ben
de o çalışma ekibine katılmadım. İyi ki katılmamışım. Her ne kadar alıntı
yaptığım bu kitabın yazarı Halide Edip, düşmanlıkları milletler değil devletler
yaratıyor dese de, millet hafızasında bazı olayları nesilden nesile kaydedip
bir köşeye koymakta yarar var diye düşünüyorum. Günümüzde Doğu Akdeniz’deki
yaşananları görünce tarihin derinliklerindeki olayları da hatırlamakta fayda
var.
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’nden sonra, başta İngilizler
olmak üzere işgal kuvvetleri İstanbul’a
yerleşince yerli Rumlar ve Ermeniler işi azıtmış, Müslüman halka eziyet ve işkence eder
olmuşlardı. Bu gücü de işgal (
İtilaf ) kuvvetlerinden alıyorlardı. Mütareke günlerinde Türklerin silahları
toplanırken, Hristiyanlar silahlandırılmıştı. İtilaf kuvvetlerinin anarşiye bir
ortam hazırlaması bazı Türk subayları tarafından hoş karşılanmıyor, sivil halk
da yavaş yavaş işgale karşı bir kıpırdanışın ötesinde, Batı medeniyetinin
insani değerlerini de sorgular olmuşlardı.
İşgal Dönemi’nde 1920’ye kadar İstanbul’da yaşayan 16 Mart
1920 işgalinden sonra, Ankara’ya gidip Milli Mücadele’ye katılan aydın Türk kadını Halide Edip, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinden
sonra devasa mitinglerde konuşup halkı
ateşleyen kahraman Türk kadını, İstanbul’da yaşadığı yüzlerce olumsuz ve çirkin
olaylardan birini “Türk’ün Ateşle İmtihanı”
adlı eserinde, şöyle anlatır:
“Ben bir zaman Bebek’te oturduğum için, İstanbul’a inerken
çok zaman vapura binerdik. Bir gün iyi hatırlarım sarı esvaplı (giysi )bir
kadın yan kamaraya gelerek kadınları ite kaka sıkışıp oturdu. Biletçi biletinin ikinci mevki bileti
olduğunu söylediği zaman “Ben
İngilizlerle, Fransızların himayesindeyim, hiçbir zaman birinci mevki bileti almam” , bağırıp biletçiyi epeyce
payladı.
Biletçi gayet sakin bir şekilde : “İkinci mevki kamara da var, sizi oraya göndereyim “, dedi. Kadın birden bire azarak ( belki biraz da
sinir hastasıydı) biletçinin yüzüne
tükürmeye kalktı, yumrukları kafasına indirmeye ve ağza alınmayacak küfürler
savurmaya başladı. Ama biletçi yine de çıkardı.
On dakika sonra bir polis ve bir müfettişle içeriye girdi. Kadın
bağırıyordu: “ Biletçinin beni dövdüğünü
söyleyiniz!” Müfettiş bunun doğru olup olmadığın kadınlardan nezaketçe
sorunca, aralarında iki üç kişi bir ağızdan,“ Biletçiyi o dövdü”
dediler.
Müfettiş kadını dışarı çıkardı. Fakat herkes daha yerine
oturmadan kadın yine geldi ve Rumca ağza alınmayacak küfürlere başladı. Aralarında
Rumca bilen Giritli ( Girit göçmenlerinden) bir kadın heyecana geldi. Biraz
sonra bütün kadınlar sövüşmeye başladı.
Ben işin kötüye varacağını düşünerek dışarıya çıktım, müfettişi
çağırdım. Bu sefer müfettiş kadını kolundan tuttu, sürükledi. Müfettiş azınlıklardan olmasına karşın
görevini yapmayı biliyordu. Fakat kadın
çıkarken tekrar dine, imana sövmesinden dolayı , o zamana kadar bir köşede
oturan bir ihtiyar kadın birden bire bayıldı. Çantamdaki kolonya ile başını, bileklerini
oğdum, biraz kendine geldi, fakat durmadan ağlıyordu.”Oğlum ne der? Fransızların yanında irtibat subayı. Gayet nazik olduklarını söylüyor. Benim gibi
ak saçlı ve beş vakit namazında bir kadın, dinine küfür edildiğini duyarsa ne
yapabilir?”
Batı’nın bize bakış
açısı yönünden günümüzde de bir değişiklik yok.
25.11.2020
Hasan ŞİMŞEK
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.